|
|||
|
|||
Vicdan ve Aidiyet Duygusu
“İnsanların yeni bağımlaşmalarının bir etkisi de grup liderlerinin bireyler adına giderek daha fazla kararlar alıyor olmalarıdır. İnsanlar sıkça, özel anlarda, organizasyonlarının verdiği eylem kararlarını onaylamadıklarını ve bu eylemlerin başkalarına verdiği zarardan dolayı üzüntü duyduklarını itiraf etmekte, ama gene de desteklemeye devam etmektedirler. Kişisel olarak o görüşlere karşı olması, kişiyi sorumluluktan muaf tutmaz. Herkesin kendi vicdanı vardır ve kişi ona kulak vermelidir. Herkes Tanrı’ya karşı tek başına sorumludur. Topu başkasına atamayız.
Bugün insanlar kendi vicdanlarına kulak vermekten çok fazla söz etmektedirler. Buna rağmen garip olan şu ki tam da bugün insanlar kör bir itaatle, vicdanları içinde bulundukları grup ya da siyasal parti, firma ya da sendika, ya da profesyonel oluşum tarafından hangi yöne sürükleniyorsa onu takip etmektedirler. Etik düşüncemizin büyük oranda komiteler ya da yönetim kurulları veya kitlesel medya tarafından şekillenmesine izin veriyoruz. Vicdanımızı bilgilendirmek ve eğitmek ve tek başına kalacak da olsak ayağa kalkma cesaretini bulmak zorundayız. Kendimizi, bir birey olarak asla yapmayacağımız ve kişisel olarak yanlış olduğunu bildiğimiz şeyleri yapan, söylemeyi ve yapmayı görevimiz bildiğimiz şeyleri gerçekleştiremediğimiz bir organizasyonun içerisinde bulduğumuzda sanki orada olmaktan hoşnutmuşuz gibi durmaya devam edemeyiz. Yakın zaman önce birisinin söylemiş olduğu gibi, ‘Hükümetlerin, kurumların ve birliklerin bizim adımıza günah işlemesine izin vermemeliyiz.’ Grubum tarafından gerçekleştirilen bencil, ayrıştıran ve adaletsiz eylemlerde benim de sorumluluk payım vardır. Vicdanımı yalnızca kişisel davranışlarım bağlamında sorgulamam yetmez, kendimi bir üyesi olduğum grubun davranışları bağlamında da sorgulamalıyım.”
Alıntı, Çev. Güneş İlhan
|
Conscience and Sense of Belonging
“One of the effects of the new interdependence of people is that more and more decisions are now taken for individuals by their group leaders. People will often, in private, admit that they disapprove of actions decided by their organisation and deplore the harm it does to others. But still they go along with it. Private dissent does not dispense one from responsibility. Each one has his own conscience and must follow it. Each one is responsible, alone, to God. We cannot ‘pass the buck’ to others.”
“People today talk much about following their own conscience. Yet the strange thing is that this is the very time when so many people will follow with blind obedience in whatever direction their conscience is led by their group or movement or political party, their firm, or union, or professional organisation. We allow much of our moral thinking to be done for us by committees or by ‘headquarters’, or by the mass media. We need to inform and educate our conscience and have the courage to stand by it even if we stand alone. We cannot rest content with situations where we find ourselves as members of some organisation, doing things which personally we would never do and which privately we know to be wrong, or failing to say or do things we know to be our duty. As someone put it recently, ‘We must not allow governments, corporations and unions to do our sinning for us’. Selfish, sectional and unjust actions committed by my group are in part my responsibility. It is not enough, to examine my conscience about my personal behaviour, I need also to examine myself about actions of a group of which I am a member.”
Above is an extract from the following pastoral: 2002 was the twenty-fifth anniversary of the issuing of the Irish Bishops’ Pastoral, The Work of Justice. It was signed on behalf of the bishops by Archbishops Dermot Ryan [Dublin], Thomas Morris [Cashel] and Joseph Cunnane [Tuam].
|
©2013-2020, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ
Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez.